YAŞ ÇAY İŞLEME TEKNOLOJİSİ
Taze çay sürgünlerinden elde edilen sulu ekstraktların
içecek olarak hoşa gider bir özelliği pek yoktur. Taze cay ürünü ancak belirli
işleme basamaklarından geçtikten sonra hoşa giden içilebilir ekstraktlar verir.
Taze yeşil çayın işlenmesinde kullanılan çeşitli teknikler vardır. Bu işleme
teknikleri, mamul çayın içim özelliklerini büyük ölçüde etkiler (Yılmaz, 1982).
Günümüzde çay ürününün değişik yöntemlerle işlenmesi ile
siyah, yeşil, oolong ve instant (öz cay) çaylar elde edilmekte ve bunların
ekstraktı sıcak veya soğuk, sade veya süt, buz, limon, değişik koku maddeleri
gibi diğer maddelerle karıştırılarak içilmektedir. Çok değişik cay ürü- nu
olmasına karşın, Dünya'da en fazla siyah çay içilmektedir. Siyah çayın üretimi
tüm mamul çay üretiminde % 90'dan fazla paya sahiptir.
Dünya ülkelerinde olduğu gibi Ülkemizde de siyah çay imalatı
sırası ile soldurma, kıvırma, oksidasyon, kurutma, sınıflandırma, harmanlama ve
paketleme işlemlerinden geçerek imal edilmektedir. (Çelebioğlu ve Sönmez, 1973;
Yazıcıoğlu, 1974: Werkhoven, 1974; Anon., 1982 b: Anon., 1982 c).
SOLDURMA
Çay imalatında soldurma işleminden amaç; taze yaprakta %
75-82 oranında bulunan suyu azaltarak, kıvrılıp ve işlenmesi kolay yaprak
dokusu elde etmektir (Keegel, 1968). Böylece solma ile yapraktaki su oranı %
45-50 seviyesine düşürülür. Eğer taze yapraklar soldurulmadan doğrudan doğruya
kıvırmaya tabi tutulursa, hücre öz suyunun dışarı çıkması dolayısıyla hücre
parçalanması tam olmayacaktır. Soldurma ile kalite maddelerini ihtiva eden
hücre sıvısı da yoğunlaştığından imalatta kalite teşekkülü daha fazla olacaktır
(Harler, 1964; Sanderson, 1964; Hilton, 1973; Fleetwood, 1978).
Roberts (1952) ve Bhatia (1962) siyah cay imalatında soldurma
işlemi üzerine yaptıkları araştırmalarda, soldurma işlemi yapılarak çay
kalitesi üzerinde etkin olan polifenoller, aminoasitler, proteinler, çeşitli
enzimler, kafein gibi maddelerin konsantrasyonlarının arttığını ve böylece
kaliteli çay üretiminin mümkün olabileceğini vurgulamışlardır.
Araştırmalar, soldurma ile ekstrakte edilebilen kafein
miktarında artış olduğunu, polifenolik maddelerin de proteinlerle kompleksler
teşkil ettiğini belirtmektedir (Wood ve ark. 1964: Perera ve Wickremasinghe.
1972). Çayın işlenmesinde gerekli olan kimyasal ve biyokimyasal değişmeler yaprağın
optimum soldurma şartlarında en hızlı olmaktadır. (Hilton ve Jones-Palmer,
1973: Hilton, 1973 a ve b).
Sanderson ve Roberts (1966), Choudhury (1970), Swapalan
(1982) araştırmalarında, siyah çay üretiminde uygun şekilde yapılan soldurma ile
proteinlerin bir kısminin peptidaz enzimi ile parçalanarak amino asitlere
dönüştüğünü böylece mamul çayın aramasının oluştuğunu, kafein ve çözünebilir
karbonhidrat miktarlarının da yükseldiğini belirtmişlerdir. Ayrıca
araştırıcılar, optimum soldurma şartlarının temini ile mamul çayda kalite
teşekkülünün maksimum olduğunu ve soldurma şartlarının, kalitenin uzun süre muhafazasında
etkili olduğunu bildirmektedirler.
Keegel (1958), Kaptan (1968) Werkhoven (1974) ve Yılmaz
(1982) in bildirdiklerine göre, çay imalatında uygulanan soldurma sistemler
genelde tabi soldurma ve cebri soldurma olmak üzere iki çeşittir. Tabi soldurma
da, soldurma zamanı 12-16 saat gibi uzun bir zamanı gerektirdiğin den, soldurma
zamanını 6-8 saate indiren cebri soldurma sistemleri tüm Dünya'da ağırlıklı
olarak kullanılmaktadır. Soldurmada, değişik cebri soldurma sistemleri olmasına
karşın ağırlıklı olarak traf soldurma sistemi kullanılmaktadır. Ülkemiz tüm çay
işletmelerinde tamamı ile traf soldurma sistemi uygulanmaktadır.
KIVIRMA
Soldurulan çay yapraklarına, özel makinelerde ezme,
aşındırma, yırtma ve bükme işlemlerine tabi tutulur. Bu işlemlere topluca kıvırma
denir. Tüm kıvırma işlemleri, esasında orijinal Çin usulü avuç içi kıvırma olayının
mekanik alarak geliştirilmiş şeklidir (Keegel, 1968: Tuncer. 1976) Kıvırma
işlemi sırasında yaprağın değişik dokularına yerleşen enzimler ve polifenolik
maddeler biri biriyle temasa gelir ve enzimlerin etkisi ile oksidatif kenetlenme
olayları başlar (Yılmaz, 1982). Kapton (1968). Werkhoven (1974) ve Tuncer'in
(1976) yaptıkları araştırmalarda, çay yapraklanın
kıvırma müddeti ve bu müddet içindeki sayısı, kıvırmada uygulanan basınç, kıvırma
makinesinin cinsi, şekli, kapasitesi, hareket şekli, parçalama durumu, şiddeti,
yaş yaprak mahsulünün fiziki durumu ve kalitesinin imal edilecek mamul çayın
kalitesini etkilediğini bildirmektedirler. Bu gün çok çeşitli kıvırma
makineleri geliştirilmiş olup eski ortodoks tipi kıvırma makinelerin yerine,
daha iyi ve kısa zamanda parçalama yapabilen, zaman ve işçilikten tasarruf
imkanı veren büyük kapasiteli otomatik kıvırma makineleri geliştirilmiş ve
kullanılmaktadır (Barbara, 1971 a; Barbora, 1971 b: Bilsel ve ark., 1984).
Kıvırma işlemi ile beraber çayda oksidasyonda başlamaktadır.
Kıvırma aslında oksidasyonun birinci safhası olarak kabul edilebilir. Kıvırma
işlemi ile çay yaprağındaki biyokimyasal olayların seyri ve yönü değişmektedir,
Kıvırma, oksidatif reaksiyonların hızla gelişmesi için gerekli şartları sağlar,
bu şartlar çeşitli kıvırma makinelerinde yaprak dokularının parçalanması ve
yaprak hücrelerinin zedelenmesi suretiyle sağlanır. Yapraklanın ihtiva ettiği
tüm kimyasal ve biyokimyasal bileşikler bir birine karışır. Kıvırmanında esas
amacı bu hususların sağlanması için yaprak hücrelerinin zedelenmesi,
parçalanmasıdır (Kirtisinghe, 1967 Kirtisinghe 1967 b; Mackenzie, 1975:
Fleetwood, 1977; Bokuchava ve Skobelevo, 1982).
FERMANTASYON
Çay yapraklarının terkibinde bulunan maddelerin hava oksijen
ile biyolojik değişmelere uğraması ve böylece mamul çayın renk, burukluk,
parlaklık, aroma ve tat kalitesinin oluşumu oksidasyonla olmaktadır. Çay
yapraklarında kalite maddelerini teşkil eden ve genel olarak toplam polifenoller
olarak bilinen bileşiklerin, imalat sırasında polifenol oksidaz enzimi ve
oksijenle biyokimyasal ve kimyasal değişikliklere uğrayarak, kabaca mamul çayda
ve nefaset olarak adlandırılan genel kalite kriterlerini yani renk, koku,
sertlik, burukluk, parlaklık ve tadım gibi kompleks özellikleri oluşturduğu bir
çok araştırıcı tarafından tespit edilmiştir Roberts, 1952: Roberts, 1962 o:
Roberts 1962 b; Roberts ve ark., 1964: Sanderson ve Roberts, 1966; Hilton, 1973
a: Cloughley, 1979 a ve b; Millin ve Swaine, 1981).
Çayın oksidasyonu enzimik bir oksidasyon olup, bakteri veya
diğer mikroorganizmaların neden olduğu bir fermantasyon değildir. Yine oksidasyon
esnasında kalite teşekkülüne yardımcı olan enzimler, esas itibari ile
oksidasyon esnasındaki biyolojik olaylarda katalizör görevini yapmaktadırlar.
Havadaki oksijeni kullanarak bitki bünyesindeki polifenolleri ve diğer organik,
anorganik maddelerden bir kısmını değişime uğrattıkları Tekeli (1962), Roberts
ve ark (1964), Sanderson ve Co (1970), Hilton (1973 a. b), Wickremasinghe (1967
a, b). Wickremasinghe ve ark. (1979). Cloughley (1980 a, b), Bosu ve Choudhury
(1984), gibi araştırıcılar tarafından bildirilmektedir.
Oksidasyonda polifenoller değişime uğrayarak son kalite
ürünleri olan theaflavin ve thearubiginlere dönüşür. Kaliteli cay imalatı için
oksidasyonla oluşan theaflavin ve thearubigin oranının uygun bir seviyede
oluşması gerekmektedir (Roberts, 1962 a. b: Roberts ve Smith, 1963; Cloughley,
1977 Cloughley, 1982 b). Oksidasyona en fazla sıcaklık, nem, hava oksijeni,
yaprağın fiziksel ve genetik özellikleri ile kıvrılma şartları ve oksidasyon
zamanının etkili olduğu Sanderson ve Co (1970). Hilton ve Ellis (1972).
Wickramasinghe ve ark, (1979) tarafından belirtilmektedir, Soldurma safhasında
yaprakta bulunan kafein + polifenol terkibi oksidasyon safhasında kafein + theaflavin
ve thearubigin terkibine dönüşür. Böylece cay demi renk ve tat özelliklerini
kazanır (Roberts, 1952 Roberts, 1962 a, b, Harler, 1964). Theaflavinler ve
thearubiginler oksidatif kenetlenme ürünlerinden sadece bir sınıf olup,
oksidasyonda polifenolik öncülerin ve proteinlerin rol aldığı çok değişik
oksidasyon olayları meydana gelmektedir (Roberts ve Simith, 1963: Gregory ve
Bendall, 1966; Takeo, 1966; Takeo ve Üntani, 1966, Pererea ve Wickremasinghe,
1972), Bu olaylar sonucu meydana gelen theaflavinler ve thearubiginler içilen çayın
tüm kalite özelliklerini yani renk ve tadını oluştururlar (Cloughley, 1982 b).
Mamul çayın oksidasyonu maksimum oluştuğu zaman oksidaz enzimleride
aktivitelerini giderek azaltır. Polifenol oksidaz enzim aktivitesi, mevsimler
ve aylar itibarı ile değiştiği gibi çayın yetiştiği iklim ve genetik
özelliklere görede değiştiği belirtilmektedir (Sanderson ve Roberts, 1964;
Takeo, 1966: Takeo, 1969: Takeo ve Kato. 1971; Takeo ve Baker, 1973) Bir çok
araştırmada, fabrikasyon bazında oksidasyon zamanının tespitinde esas olarak
theaflavin miktarı kriter olarak alınmış ve theaflavin değerlerinin tadım
değerleri ile paralellik gösterdiği tespit edilmiştir. Özellikle imalat
yöntemleri, sürgün dönemleri ve klon çeşidine bağlı olarak optimum oksidasyon
zamanının değiştiği ve buna, alınan kültürel tedbirlerin de etkili olduğu
Abdulgaffar ve ark., (1980) ve Cloughley (1980 a, b) tarafından bildirilmektedir.
Hilton (1973 a, b), Cloughley (1977), Cloughley (1979 a, b)
yaptıkları araştırmalarda, siyah cay imalatında oksidasyon sırasında
sıcaklığında önemli faktörlerden biri olduğunu belirtmişlerdir. Araştırıcılar,
yüksek oksidasyon sıcaklığında theaflavinlerin daha kısa zamanda oluştuğunu belirtmektedirler.
Düşük sıcaklıktaki oksidasyon işleminde theaflavin oluşu mu daha uzun zaman
almaktadır. Aynı araştırıcılar 15-17 C'de 2 saat süreli bir oksidasyonun kalite
oluşumu yönünden ideal olduğunu, fakat bu sürenin yaş çayın fiziki durumu,
imalat sistemi ve çayın genetik özelliklerine bağlı olarak değişebileceğini
belirtmişlerdir. Grafik 1 ve 2'de görüldüğü üzere, oksidasyon sıcaklığının
arttırılması ile theaflavin ve thearubigin miktarları azalarak kalite oluşumu, dolayısıyla
tadımcıların tercihi azalmaktadır.
Cloughley (1980 a), araştırmasında oksidasyon sıcaklığının
mamul cay kalitesi üzerine etkisini belirlemiştir. Grafik 3'te görüldüğü üzere,
kıvrılan çaylar 3 değişik sıcaklık derecesinde okside edilerek bu örnekler
üzerinde kalite maddeleri analizi ile çaylara tadımcılar tarafından takdir
edilen puanlar ve fiyatlar karşılaştırılmıştır. Buna göre, düşük sıcaklıktaki
oksidasyonda daha fazla theaflavin oluştuğu fakat oksidasyon zamanının ve bu
çaylara daha yüksek fiyat takdir edildiği saptanmıştır. Grafik 4'de görüldüğü
üzere yüksek sıcaklıkta thearubigin teşekkülü daha fazla olmakta, böylece cay
deminde daha fazla renk teşekkül etmektedir.
KURUTMA
Oksidasyonu tamamlanmış çayın kurutulması, iki yönden
gereklidir. Birincisi oksidasyon olayına son vermek, ikincisi soldurma işlemine
rağmen hala yarıya yakın su ihtiva eden çayın su oranını düşürmektedir. Kurutma
işlemi sonunda çayın rutubeti % 2-4 oranına kadar düşürülür. Genellikle % 6'dan
fazla su ihtiva eden çaylar uzun süre muhafaza edilemezler. Çünkü, fazla su
mamul çayda enzimsel ve mikrobiyal faaliyetleri tekrar başlatır, Böylece kısa
zamanda mamul çayın tüm içim özellikleri ve kalitesi kaybolur (Kaptan, 1968:
Tekell, 1976; Yurdagel, 1978; Gür- ses, 1981 a; Yurdagel, 1982 a, b).
Çayın kurutulmasında esas amaç, istenilen oksidasyon
seviyesinde oksidasyonu durdurmak, yapraktaki enzimsel oksidasyona son vererek
çayı oksidasyonla oluşan en kaliteli seviyede tutmak ve uzun zaman kalitesi
bozulmadan muhafaza etmektidir. İstenen kalite maddelerinin yapraktaki
miktarlarının en fazla olduğu zamanda kurutma ile oksidasyona son verilerek
oluşturulan optimum kalite ve olgunluk korunmuş olur. Kurutma ile enzimlerin
aktifliği ve buna bağlı olarak ta biyokimyasal olaylar sona erer
(Wickremasinghe, 1967 b: Keegel, 1968; Tuncer, 1976; Gür- ses, 1981 a).
Çayın kurutulmasında etkili faktörler; kurutma havasının
sıcaklığı ve hacmi, fırına verilen yaprak miktarı, kurutma zamanı ve kurutma fırınının
yapısıdır (Werkhoven, 1974: Tuncer, 1976; Cloughley, 1978; Gürses, 1981 a;
Anon., 1982 b). Çayın kurutulması sırasında aromanın kaybolduğu bilinmektedir.
Oksidasyon sırasında meydana gelen ve aromayı oluşturan uçucu yağların %
70-80'ninin kurutma esnasında uçarak kaybolduğu saptanmıştır. (Wickremasinghe
ve Swain, 1965; Trimanna, 1967: Saijo, 1970; Yurdagel 1978; Yurdagel, 1982 a).
TASNİF
Fırın çıkışı çaylar, homojen değildirler. Değişik tanecik
büyüklüğüne ve yoğunluğuna sahiptirler. Bunların belli şekilde tasnifi ve standardizasyonu
gereklidir. Bu amaçla fırın çıkışı çaylar tasnife tabi tutulur. Bu amaçla
çaylar tasnif sisteminden geçirilerek belli nevilere ayrılır ve tasnifte
elenmeyen kaba çaylar kırıcılardan geçirilip kırılarak tekrar aynı tasnif
sisteminden geçirilir. Bu işlem sonucunda tanecik büyüklükleri aynı fakat
kalitesi daha düşük ikinci bir seri daha elde edilir. Fırın çıkışı çaylar önce
midilton eleklerinden, daha sonra ise pakka eleklerinden elenip en iyi
kalitedeki belli sınıf çaylar elde edilir. Kalan kaba çaylar ise kırıcılardan
geçirilerek tekrar aynı tasnif işlemine tabi tutulur.
DEPOLAMA
Tasnif edilen çaylar nevilere ayrıldıktan sonra paketleme
öncesi depolarda muhafaza edilmektedir.
PAKETLEME
Paketlenen çaylar genelde 100-500-1000 gram arasında
değişmektedir. Paketlerin üzerinde hangi bölgenin ve sürgünün olduğu
belirtilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen yorum yaparken dikkat ediniz:
1.-Küfürlü, siyasi veya huzur bozucu yorumlar,
2.-Reklam, spam gibi yorumlar yapmamaya, Yorumlarınız yönetici onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır.